19 Ocak 2015 Pazartesi

Alzheimer Hastalığını Önlemenin En Basit 25 Yolu




Alzheimer Hastalığını Önlemenin En Basit 25 Yolu
Alzheimer hastalığı hepimizin ödünü koparıyor. Yaşlandıkça aklınızı kaybetme düşüncesi korku vermekte ve en bilinen şekli ile bunaklıktan, Alzheimer hastalığından kaçınmak veya hızını yavaşlatmak için yapabileceğimiz pek az şeyin olması, daha önce işi daha da kötü yapıyordu.
 

Ancak araştırmalar Alzheimer hastalığı riskini artıran veya azaltan pek çok faktör olduğunu ortaya koymuştur. Bunları uygulayarak hastalığın gelişme şansını büyük ölçüde kesebilirsiniz:

1. Ayak bileğinizi kontrol edin
Ayağınızdaki kan akışının yavaş olması beyninizde sorun olduğunu gösteren bir işarettir ve basit bir test, beynin kavrama durumunu ve inme ve bunama olasılığını doğrulayabilir. Kuram, kan damarı sağlığıdır ve bu tüm vücut için aynıdır. Tıkalı arterlerin derecesi ve ayaklardaki kan akışı, beyin kan damarlarında koroner arter hastalığının varlığını gösterebilir. Doktorunuzdan, ultrason cihazı ve bir kan basıncı manşonu ile yapılan, ayak bileğinizdeki kan basıncı ile kolunuzdakini karşılaştıran ayak bileği-kol endeksi (ABI) testi yapmasını isteyin. Kan akışındaki zayıflamayı düzeltmek için doktorunuz size step-up (basamak inip çıkma) eksersizi önerebilir veya beslenme ya da ilaç tedavisinde değişiklik yapabilir.

2. Antioksidan yönünden zergin gıdalar
Belirli gıdalar, belleğin zayıflamasını yavaşlatan ve Alzheimer hastalığını önlemeye yardım eden antioksidanları beyninize gönderir. Bunun için tüm meyve ve sebzeler iyidir ancak bunlar arasında kara ağıdudu, mürver ağacı dutu, kara üzüm ve yaban mersini en önde gelir.


3. Kötü  yağlardan uzak durun
Tükettiğiniz yağın tipi, beyin işlevlerinizi daha iyi ya da daha kötü yapıyor. Beyin hücrelerinin yetersiz olmalarına yol açarak gelişimini engelleyen doymuş yağlardan uzak durun. Süt, peynir, dondurma dahil yağ oranı düşük veya yağsız süt ürünleri tüketin. Derin dondurulmuş gıdaları azaltın.

4. Grow a bigger brain
4. Daha büyük bir beyniniz olsun
Siz 30 veya 40 yaşlarına ulaştığınızda beyniniz küçülmeye başlar ve böylece öğrenmek daha uzun sürer. Ancak bilim adamları şimdi, öğrenme eylemi yoluyla beyninizin boyutunu arttırabileceğinize inanıyor. Yeni şeyler üzerinde durun, beyninizi uyaran yeni bir şeyler öğrenmeye çalışın veya arkadaş çevrenizi genişletin.


5. Çukulata Tedavisi
Çukulatanın ana maddesi kakao, güçlü kalp ve beyin koruyucu özelliklere sahip flavanoidler denilen çok yüksek antioksidan yoğunlukları içerir. Sıcak kakao içmek beyne kan akışını arttırır. Toz kakaodaki flavanoidler, sütlü çukulatadakinin iki katına sahip olan siyah çukulatadaki flavanoidlerin iki katını içerir. Beyaz çukulatada sıfırdır.


6. Östrojen kanıtı
Alzheimer hastalarının yüzde seksen altısı, belleği arttıran östrojen hormonunun korunmasını belki de yaşamlarının yarısı boyunca kaybeden, kadınlardır. Aksi doktorunuz tarafından istenmedikçe, ilerideki bunaklık ve inme risklerinin başladığı menapoz döneminde hemen östrojen almaya başlayın.


7. İyi kolestrolü yükseltin
İyi tip HDL kan kolestrolünün sizi kalp hastalıklarından koruduğu çok iyi bilinir. Ayrıca, beyninizi de koruyabilir. Araştırmacılar,  beyin hücrelerini tahrip eden yapışkan maddeleri önlediğini ve beyin hasarını azaltmakta antiinflamatuvar (iltihaplanma önleyici) olarak görev yaptığını ileri sürüyor. İyi kolestrol düzeyini arttırmanın yolları eksersiz yapmak, fazla alkol almamak ve kilo vermektir.

8. Google falan
İnternette arama yapmak yaşlanan beyni, bir kitap okumaktan çok daha fazla uyarıyor. MR görüntüleme taramaları, deneyimli sörfçülerinin acemi olanların beyin faaliyeti kıvılcımlarının iki katına sahip olduğunu gösteriyor. Bilgi aramak, bir şey satın almak veya oyun oynamak için internette girin. Bunun beyninize ne kadar yararı olacağı bilinmiyorsa da pasif uğraşlardan daha iyi olduğu muhakkak.


9. ApoE4 geni
Bunu okuyan siz dört kişiden biri, geç-başlangıçlı Alzheimer hastalığının gelişimine karşı sizi üç veya on kez daha fazla duyarlı yapan bir genetik süre-bombasına sahiptir. Buna apolipoprotein E4 geni deniyor. Eğer ebeveynlerin birisinden tek değişkenli bir ApoE4 kalıt alırsanız Alzheimer riski üçe, her iki ebeveynden de çift doz alırsanız risk 10’a katlanıyor. ApoE4 gen tipinizi doğrulatmak için doktorunuzdan bir DNA testi yapmasını isteyin.


10. Kahveye evet deyiniz
Kahve beyin yaşlanmasına karşı bir güçlendirici olarak ortaya çıkıyor. Antiinflamatuvar olup beyinde kolestrolün hastalık etkilerini durdurmaya yardım ediyor ve tümü bunamayı destekleyen inme, depresyon ve diyabet risklerini kesiyor. Kahve, nöronik ölümü durduran ve diyabeti azaltan yüksek antioksidan ve kafein içermekte. Çoğu kişi için iki veya dört fincan günlük kahve alımı zarar vermiyor ve yardımcı oluyor.

11. Zayıflık tehlikeleri
60 yaştan sonra veya bu yaşlarda açıklanamayan kilo kaybı Alzheimer hastalığının işareti olabilir. Bir araştırma, kadınların bunama öncesi en az 10 yıl kilo kaybı ile başlayan bir hastalık geçirdiğini gösteriyor. Kiloları eşit olan kadınlar arasında, bunama gelişimine devam edenlerin otuz yıl içinde zayıfladıkları ve Alzheimer hastalığı olmayan kadınlardan ortalama 5.5 kg daha az kilolu oldukları görülmüştür. 60 yaşından sonra açıklanamayan kilolar konusunda doktorunuzla konuşun.

12. Şarap İçmek
Günde bir bardak şarap bunaklığı geciktirmeye yardımcı olabilir. Araştırmacılar alkolün antiinflamatuvar olduğunu ve bunaklığı engellemeye yardımcı olan iyi kolestrolü yükselttiğini söylüyor. Kırmızı şaraptaki yüksek antioksidanlar, bunaklık karşıtı ek etki sağlıyor. Bu antioksidanlar arter rahatlatıcı, kan damarlarını genişletici ve bilişsel işleyişi teşvik eden kan akışını arttırıcı işlev görüyor.

13. İlk işaretleri biliniz
Bellek sorunları ilk işaret değildir. Derin algıda bir düşme olduğunun farkına varabilirsiniz. Örneğin bir bardak suyu almaya uzanır ama onu pas geçer ya da caddenin karşısına geçerken uzaklığı yanlış değerlendirirsiniz.

Yap-boz bulmaca yapmak veya bir haritaya bakmak kafa karıştırıcı olabiliyor. Koku duyunuzu kaybetmek, aynı soruyu tekrar tekrar sormak veya kişisel eşyaları garip yerlere (anahtarları buzdolabına) koymak da erken bir işaret olabilir. Bellek sorunlarının farkına varmamak, daha başarılı yaşam biçimi değişiklikleri ve ilaçlar, olası erken işaretler olarak değerlendirilir.


14. Akdeniz diyeti
Akdeniz diyeti, yaşadığınız yer neresi olursa olsun, beyni bellek bozulması ve bunaklıktan korumaya yardım edebilir. Araştırmalar, Yunan ve İtalyanların yediklerinin beynin gıdaları olduğunu tutarlı olarak ortaya koyuyor. Bu yeşil yapraklı sebzeler, balık, meyveler, fındık, ceviz, baklagiller, zeytinyağı ve biraz şaraptan oluşan zengin diyeti uygulamak Alzheimer hastalığı şansını neredeyse yarı yarıya azaltabiliyor. Sadece bir veya birkaç gıdaya bağlı olmak yerine bu, beyin hücrelerini oksidatif hasarlardan koruyan bir antioksidanlar dizini dahil beyine iyilik eden karışık birçok gıdadan oluşan bir menüdür.

15. Orta Yaş Şişmanlığı
Beyniniz kilolu olmanızı dikkate alıyor. Bir araştırma, normal kilolu olanlara göre obez kişilerin %8, fazla kilolu olanların ise %4 daha az beyin dokusuna sahip olduklarını ortaya koymuştur ki bir bilim adamına göre şişmanlık Alzheimer hastalığı riskini büyük ölçüde arttırıyor. Ayrıca, beynin Alzheimer hastalığının hedef aldığı alanlarında beyin küçülmesi meydana geliyor ki bu planlama, uzun süreli bellek, dikkat ve yürütme işlevleri ile hareketlerin kontrolü için son derece önemlidir.

Genç veya orta yaşta iken erken kilo artışı belirtilerini dikkate alınız. 70 yaşından sonra aşırı şekilde obez olmak, Alzheimer hastalığı riskini arttırmıyor ancak bilişsel işleyişi uyarıcı en iyi yol olan ve Alzheimer hastalığının başlamasını her yaşta geciktirebilen eksersiz yapmayı ihmal edebilirsiniz anlamına da gelmiyor.

16. Uykunuzu tam alın
Uykusuzluk beyin hücreleri için toksik (zehirleyici) dir. Uyku, bellek kaybı ve Alzheimer hastalığına karşı beyninizi korumakta şaşırtıcı güçlere sahiptir.  Alzheimer hastalığını birincil olarak kışkırtan, bir bilim adamına göre sizi hızlandırılmış risk altına sokan ürkütücü beyin toksini peptit beta-amloid düzeylerinin yönetilmesine yardım eden harika bir ilaçtır. Bir araştırma, ortalama beş veya daha az saat gece uykusunun, şeker hastalığına ve Alzheimer’e yol açan obeziteye sebep olabilen tehlikeli karın bölgesi organlarının büyük ölçüde yağlanmasıyla doğrudan ilgili olduğunu göstermiştir. Uyku bozuklukları olanlar, şekerlemeler yapın ve tedavi olun.
17. Sosyal çevrenizi genişletin
Alzheimer hastalığından ölen sosyal çevresi çok geniş 90 yaşındaki bir kadının beyni üzerinde araştırma yapan bilim adamları, kadının sahip olduğu geniş sosyal çevrenin, onun beynine Alzheimer hastası olduğunu fark ettirmeyen güçlü bir “kavramsal rezerv” sağladığını buldular. Bunun nasıl olduğu bir gizem, ancak arkadaşlar ve aile ile etkileşimde bulunmak görülüyor ki beyni daha verimli yapıyor. Beyin Alzheimer’in bıraktığı kırık bağlantılara bypass yapmak için değişik iletişim yolları buluyor. Arkadaşlar ve aileyi sıkça görün ve sosyal çevrenizi genişletin.

18. Gerilimin üstesinden gelin
Vücudunuz gerilim (stres) altındayken kortikosteoritler adı verilen ve bir bunalım durumunda sizi koruyan hormonlar üretir. Ancak iş sorunları, trafik ve parasal kaygılar gibi günlük olayların tetiklediği sürekli gerilim hali tehlikeli olabilir. Bu, zaman içinde beyin hücrelerini tahrip ediyor ve yeni hücre oluşumunu bastırıyor, yani gerçekten beyninizi küçültüyor. Sevilen birisinin ölümü veya emeklilik gibi yaşam şeklinde değişiklik gibi ani olaylar, bunaklık öncesi ciddi ruhsal gerilim kalıntısı bırakıyor. Biliniz ki süreğen gerilim yaşlı insanların bellek azalması ve bunaklıktan korunmasızlığını arttırıyor. Konu ile ilgili doktor öğütlerini uygulayın. Antidepresan kullanımı, danışmak, gevşeme tekniklerine ve diğer tedavi biçimlerine erken başlanılması halinde bellek kaybına ilişkin gerilim önlenebilir.


19. Dişlerinize özen gösterin
Kötü durumdaki diş etleri beyninizi zehirleyebilir. Diş eti hastalığından sorumlu bulaşmanın (enfeksiyon), beynin bellek kaybı alanlarına ulaşan iltihaplı yan ürünler yaydığını bulan diş ile ilgili Amerikalı araştırmacılara göre, diş ve diş eti rahatsızlığı olan kişiler bellek ve kavrama testlerinden düşük puanlar alma eğilimindedir. 

Sonuç olarak fırça kullanmak, diş ipiyle temizlik ve diş eti hastalığını önlemek yalnız diş eti ve dişlerinizin sağlıklı kalması değil belleğinizin daha keskin olmasına yardım edebilir. Bir başka araştırmada, çok ciddi diş eti yangısı olan yaşlı kişilerde bellek ve algılama bozukluğu belirtilerinin görülmesi, az şikâyeti olanlara göre iki veya üç misli daha olası olduğu görülmüştür.


20. Yeterli B12 vitamini alın
Yaşlandıkça kandaki B12 vitamin düzeyi düşüyor ve Alzheimer hastalığı şansı artıyor. Bunu gıdalardan özümseme yeteneğiniz, sonraki beyin bozulma yıllarına bir evre başlatarak orta yaşta azalmaya başlar. Oxford Üniversitesi araştırmacıları,  yeterince B12 vitamini alamayan beynin küçüldüğünü ve eksikliğin nöronlar etrafındaki yağlı koruyucu miyelin kılıfını lime lime ederek beyin atropisine yol açtığını buldular. 40 yaşından sonra günlük 500 ile 1000 mg B12 vitamini alınız.

21. Her şeyde sirke
Sirkenin bellek azalmasına, yani yüksek kan şekeri, insülin direnci, diyabet ve diyabet öncesi hastalıklara ve kilo almaya yol açabilen risk faktörlerini azalttığına ilişkin birçok kanıt vardır. Araştırmacılar, insan ve hayvanlar üzerinde yaptıkları çalışmalarda asidik gıdaların potansiyel glikoz düşürücü etkiye sahip olduğunu fark ettiler. Araştırmalar, diyabet, hızlı bunaklık ve bellek kaybı ile ilişkili kilo almayı ve obeziteyi engelleyici, iştahı ve gıda tüketimini frenlediğini de ortaya koydu. Sirkeyi salatalarınıza ve yemeklerinize ekleyin. Her tür sirke iş’e yarar.

22. Gözlerinizi kontrol ettirin
Eğer görmeniz çok iyi ve bunu yaşlandıkça koruyorsanız, bunaklığın gelişim şansı şaşılacak şekilde, %63 düşüyor. Eğer görmeniz zayıfsa, kalan yaşamınızda göz muayenesi ve olası tedavi için doktora sadece bir kez gitmeniz, bunaklık olasılığını yaklaşık aynı miktarda azaltıyor. Görme sorunlarının bunaklığı nasıl geliştirdiği tam olarak açık değildir ancak görmenin zayıflaması, algılamayı azalttığına inanılan tüm sosyal etkinliklere, okumaya ve eksersiz gibi akılla ilgili ve fiziksel faaliyetlere katılımı zorlaştırıyor.
 
23. Köri baharatı tüketin
Toz halindeki köri, yapısında bellek azalmasını geciktirdiği bildirilen kurkumin bulunan sarı-portakal renkli hint safranıdır. Bir araştırma, az miktarlarda bile köri tüketen Hintlilerin kavrama testlerini daha iyi yaptıklarını gösteriyor. Kurkumin, algılamanın düşüşünü yavaşlatmak için Alzheimer’i tetikleyen amloid plakları oluşumunu (bu kişilerin beyinlerinde bulunan birikimler) engelliyor ve mevcut plakları yavaş yavaş yok ediyor. Haftada iki üç kaşık sarı renkli köri tüketilmesi veya yemeklere serpilmesi öneriliyor.


24. Diyabet Kontrolu
Tip 2 diyabet sizi Alzheimer hastalığına karşı korunmasız yapıyor. Araştırmalar, riskin ikiye üçe katlandığını ve diyabet ne kadar erken ise bunaklığın yerleşmesi ve bunaklık olasılığının o kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bazı uzmanlar Alzheimer hastalığını “beyin diyabeti” olarak adlandırıyor. İki bozukluğun da benzer nedenleri var – obezite, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, fazla yağlı ve şekerli diyetler, düşük fiziksel aktivite ve yüksek kan şekeri. Kısacası, şeker hastalığı nöronları tahrip ederek ve iltihaplanmayı yükselterek beyne çifte darbe vuruyor. Kan şekeri düzeylerinin düşük olması için ne mümkünse yapınız ve düşük doymuş yağ diyetini ve düzenli eksersiz yapmayı bırakmayınız,

25. Çay için
Kanıtlar, çayın Alzheimer hastalığından önce gelen algılama kaybını önlediğini ve içtiğiniz çay kadar beyin olgunlaşmasının o kadar keskin olduğunu gösteriyor. Çayın sırrı bir gizem değildir. Çay yaprakları, kana geçen ve beyinde nöronal hasarı önleyen bileşikler içeriyor.
Belirli miktarda yeşil çay antioksidanı, beyin hücrelerini öldüren beta-amloid toksisitesini (ağılılık) engelleyebiliyor. Normal ve yeşil çay içimine önem verin. Süt çayın antioksidan etkinliğini %25 azaltabiliyor, süt eklemeyin.

30 Haziran 2010 Çarşamba

VALLAHİ DOĞRU

NE KADARDA DOĞRU YAZMIŞ Melike Karakartal.......

“Seksi kadın isterük”!



Bazen filmleri, dizileri ciddi ciddi gerçek hayatla karıştırdığımızı düşünüyorum.

Düşünsenize Stepford Wives filmindeki gibi, ya da canımız Bihter’imiz gibi, her sabah saçımız yeni maşalanmış, “makyajlı ama makyajsız görünen” bir porselenlikte, adeta bir prenses gibi kalkıyor ve saten sabahlığımızı üzerimize alıyoruz. Uçuşarak odada geziniyor ve uzun kirpiklerimizi kırpıştırıyoruz. Nefesimiz bahar çiçekleri gibi kokmakta...
O Bihter ki sabahları gözlerinde çapak olmaz, yüzünü yıkamaz... O Bihter ki suratı yastığın şeklini almaz... O Bihter ki saçları sabah bile yoluk yoluk olmaz...
Zaten şu Bihter bitirdi evlilikleri, yemin ediyorum.
Ben de böyle kalkmak istiyorum ama olmuyor bir türlü. Uyanıyorum, ağzımın yerinde gözümü hissediyorum, saçımın her teli ayrı yöne bakıyor, yastık yüzüme patates baskı yapmış... Maalesef gerçekler böyle.
Can Tanrıyar, Petek Dinçöz ile biten evliliğiyle ilgili “Birbirimize dokunmakta zorlanıyorduk. Petek evde sahnedeki gibi alımlı ve bakımlı değildi. Makyaj yapmazdı, pijamayla ve terliklerle dolaşırdı” demiş ya. Sonra üstüne Petek Dinçöz “Kostüm giyip bekleyecek miydim? Pirinci gece kıyafetiyle ayıklayan bir kadın gördünüz mü?” yanıtını vermiş ya. (Aferin) “Bir evlilikte erkek beklentisi” konusunu Can Tanrıyar bu olayla nefis özetlemiştir.
Hikâye hep aynı, erkekler sürekli “Seksi kadın isterük” hezeyanları içinde, kadınlar ise buna çare peşinde. Çare aranmasa, ilişki noktalansa bile hep kabahat peluş terlikle gezen kadında kalıyor. Donla gezen erkekte değil. Döngü bu yani.
Kadın evlilikten sonra kendini dilediğince salmalıdır diyor değilim lakin “her daim sahnedeki Petek” yaklaşımı, gerçek hayatta aşırı doza kaçıyor. Kaçıyor da, her erkeğin “sahnedeki Petek”ini istemesi hakikati, hiç değişmiyor.
Ha, öte yandan, erkeklerde, beğendikleri, aşık oldukları kadınların insani özellikleri olmadığı gibi bir kanı var nedense.
şimdi, sevgili erkekler, biliyorum kabul etmeyeceksiniz fakat Miranda Kerr ya da ne bileyim, Gisele Bündchen filan da kaka yapıyor. Bacaklarında tüyler çıkıyor. Sabahları maymun gibi kalkıyor üstelik geceleri de horluyor. Gisele’in kocası “Gisele hiç podyumdaki gibi değil, bir kere bile kanat taktığını görmedim” filan diyor mudur? Ya da Dita Von Teese’in erkek arkadaşı, Dita evde sürekli eşofmanla geziyor diye bozuluyor mudur? Acaba Dita’ya yaklaşan erkekler “7/24 jartiyer, kırmızı ruj, aralık dudaklar ve şampanya kadehi içinde dans” beklentisi içinde midir?
Kardeş, bunun kışı var soğuğu var, hastalığı var... şubat ayında saten gecelikle sen yat yatabiliyorsan. Ayrıca her gün mutfakta pür makyaj, topuklu ayakkabı ve seksi elbiseyle yemek yapan bir kadın bulursan haber ver. Röportaj yapacağım kendisiyle.

Melike Karakartal - HÜRRİYET GAZETESİ

27 Ocak 2010 Çarşamba

BÜTÜN KADINLAR ÇİÇEKTİR

Kadınlar neden çiçeğe benzetilirlerki?
Narin ve kırılgan olduklarındanmı acaba?
Güçsüz ve muhtaçlarmıki?
Başkalarına bağımlı ve zayıf olarakmı görülüyorlar?
Kadının sosyal yaşam içinde pek rolü yoktur; Eğitimi, siyasi ya da sosyal hakkı, mesleği –dolayısıyla ekonomik özgürlüğü- olmadığı gibi!
Bumudur kadın.Arkadaşlar birazda gerçekçi olalım.Biz şehirlerde yaşayanlar kırsaldaki kadınların yaşamları hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz.Biliyorsak bile kendimizi onların yerine koyamıyoruz.
Ne demişti Elif Şafak :Bütün gün dışarda çalışsak da bu "evcimen sorumluluk duygusu" değişmiyor nedense. Üstelik ev işleri o kadar "görünmez" faaliyetler ki, siz saatlerce  çalışıp didinebilirsiniz, her şeye yetişmek için ter dökebilirsiniz, gene de akşam eşinizin gözüne bütün gün hiçbir şey yapmamış gibi görünebilirsiniz..
Ne kadarda doğru.
Bunların hepsi ve dahada fazlası belkide Kadın.
Bence kadınların bu özellikleri kadar ne kadar güçlü ve onurlu olduklarıda vurgulanmalı.Her kadın her yaşta her statüde yaşamını tek başına idame ettirebilir.Çalışır yüksünmez,yorulmaz,sabreder,mücadele eder aldırmaz direnir ve kimseye muhtaç olmadan yaşar gider.Ya erkekler?  Onlarında kadınlar kadar güçlü, mücadeleci oldukları söylenebilirmi? Tabiki güçlü oldukları noktalar vardır.Ama bir kadının yüreğindeki beynindeki güce erişemezler bile.
Ama kadın sever naif olmayı. Kırılgan olmayı sever kadın.Kendisine önem verilmesini,ihtimamlı davranılmasını sever.Değerli olmayı sever kadın.Ayrıcada bunu hakeder.
Bundandır kadının zayıf ve narin görünmesi.Çünkü güçlü görünmek gibi bir tasası yokturki.Kadın doğuştan güçlüdür zaten.
Sanatçı çiçeklerden kadın fiğürleri yapmış.Ben çok beğendim ve sizlerle paylaşmak istedim.Siz hangi resimdekine benziyorsunuz?


                             BU CİMCİME SİZE BENZİYORMU?




YA BU OTORİTER İŞ KADINI?
2
PEKİİİ BU GÖSTERİŞLİ GİYSİLİ AMA HERKESE ŞÜPHEYLE BAKAN?
3
BU NAİF VE KIRILGAN HANIMEFENDİ HANGİNİZSİNİZ?
4
AYAKLARI YERE SAĞLAM BASAN NE YAPTIĞINI BİLEN SENMİSİN?
9
BİRKEZ YAŞAYACAĞIM BU DÜNYADA GEZER EĞLENİRİM Mİ DİYORSUN YOKSA?
5
SEN TAM BİR ANAÇ FEDAKAR SAÇINI SÜPÜRGE YAPANLARDANMISIN?
6
SPOR KIYAFET DÜŞKÜNÜ AMA SPOR YAPAMAYAN BU NEŞELİYE NE DERSİN?
8
HIMMM ANLADIM.SEN İSTANBUL HANIMEFENDİSİSİN.EĞİTİMLİ ZARİF MUTLU GÜZEL.
7
AYY SENDE KİMSİN.MERAKLI ÖĞRENMEYİ SEVEN SEYAHATTEN HOŞLANAN.DEĞİŞİK KÜLTÜRLERDEN ETKİLENENMİSİN?
10
OY OY OY AMAN EFENDİM HOŞGELDİNİZ.BU NE SÜS.BU NE BAKIM.BU ÖZEN KİMİN İÇİN?
11
İNATÇI TUTTUĞUNU KOPARAN.DOĞRU BİLDİĞİNDEN ŞAŞMAYAN SENMİSİN?
12
BEN AYAKLARIM YERE BASSIN İSTERİM.ÇİÇEKLE BÖCEKLE BULUŞMAYI SEVERİM Mİ DİYORSUN?
13
SEN ALDATIDINMI SEVDİKLERİN TARAFINDAN.BUNU BİLİYOR VE HALA SAĞLAM DURUYORMUSUN HAYATA KARŞI?
SİZLERLE ELİF ŞAFAK’IN YAZISINIDA PAYLAŞMAK İSTİYORUM.ÖYLE GÜZEL ANLATMIŞKİ KADIN OLMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU?
> Elif Şafak
 
> Zamanla yarışan kadınlar
> 16.11.2009
 
> Yap-boz 'puzzle' gibi bazı kadınların hayatı.
> Parçalar bir bütüne tamamlanıyor elbet ama parçalı kalma hali hiç
> değişmiyor.
> Bazen kendimi aynı anda havada sekiz top çevirmeye çalışan bir akrobat
> gibi hissediyorum.
> Öyle zamanlar oluyor ki toplar uyum içinde dönüyor, muazzam bir
> dengede, ahenkle.
> "Vay be," diyorum kendi kendime, "aynı anda ne çok iş yapabiliyorum".
> Öyle zamanlar oluyor ki bütün toplar sözleşmiş gibi çıkıyor
> yörüngeden, hepsi paldır küldür kafama iniyor.
> Hiçbir şey beceremiyorum. Hiçbir şeyi tam yapamıyorum.
>
> Sabahın bir saati evden çıkmışım.
> Yapacak o kadar çok iş var ki, nereden başlayacağımı kestiremiyorum.
> Gün yirmi dört saat değil, otuz altı saat olsa keşke.
> Sakız gibi sündürebilsek ellerimizde.
> Evin işleri, seyahatler, çocukların koşturmacası, biriken emailler,
> edilecek telefonlar, imza günleri, okuma etkinlikleri, önceden
> verilmiş sözler, sorumluluklar, randevular ve özgürce yazı yazmak
> arasında bölünmüşüm gene.
> Kendimden en az altı adet klonlamak istiyorum.
> Sonra her birimizi bir başka yöne gönderirim.
> Birimiz çocuklara bakarken, birimiz roman yazar; birimiz yurtdışında
> edebiyat festivallerine katılırken, birimiz süpermarkette domates,
> portakal seçer.
> En "sıradan" gibi görünen işleri de, en "sanatsal" gibi görünenleri de
> yan yana yürütürüz böylelikle.
> Anneme sitem dolu bir mesaj yolluyorum cep telefonundan, "Altız
> doğursaydın ya beni!"
> Kadıncağızdan gelen mesaj şöyle: "Senden altız doğursaydım, altı kat
> hızlı yaşlanırdım."
> Ardından bir mesaj da Eyüp'e yolluyorum.
> "Gene yetişemiyorum hiçbir işe. Altız olsaydım fena mı olurdu?"
> Eyüp'den gelen cevap iki kelime: "Allah korusun."
>
> Aynı anda birden fazla yere yetişme, birden fazla insan olma hallerini
> erkekler tam olarak bilmiyor.
> Kadınlara has bir meziyet bu. Hem meziyet hem eziyet.
> En çok kadınlar bölünüyor. İş, ev, aile, birey, toplum... arasında.
> Kadın, çok kazanan bir i ş kadını da olsa, daha mütevazı şartlarda
> yaşayan bir memur da olsa aynı bölünmüşlük duygusunu taşıyor içinde.
> İşteyken aklımız evde, evdeyken aklımız işte.
> Sofraya konan yemeğin kalitesinden, dolapta diyet kola olup
> olmamasından kendimizi sorumlu tutuyoruz.
> Kadınlık karnelerimiz ellerimizde, habire kendimize not veriyoruz.
> Üstelik notumuz da kıt. "Evi çekip çevirme: Orta. Temizlik ve
> Titizlik: Orta. Düzenli ve Planlama Olma: Kırık."
>
> Bütün gün dışarda çalışsak da bu "evcimen sorumluluk duygusu"
> değişmiyor nedense.
> Üstelik ev işleri o kadar "görünmez" faaliyetler ki, siz saatlerce
> çalışıp didinebilirsiniz, her şeye yetişmek için ter dökebilirsiniz,
> gene de akşam eşinizin gözüne bütün gün hiçbir şey yapmamış gibi
> görünebilirsiniz.
> Ne ikramiyesi var ev işlerinin, ne fazla mesaisi. Ne bonus
> biriktiriyorsunuz, ne bir yere işleniyor fazla puanlarınız.
> Miles & Miles kartı yok ev kadınlığının.
> Senelerce durmadan çalışsanız bile, hiçbir yere bedava uçurmuyorlar
> ödül olsun diye.
>
> Zaman yetmiyor bize. Adeta koşarcasına, bir yangından kendimizi
> kaçırırcasına, telaşla yaşıyoruz bazen.
> Aynı anda birden fazla kimliğe bürünüyoruz.
> Kadınların bir günü erkeklerin üç gününe denk belki de.
> Biz bir güne üç günün işini sıkıştırıyoruz.
> Bu yüzden onlardan daha çabuk yaşlanıyoruz.
> Hiçbir kırışıklık kremi, hiçbir botoks yetmiyor kadınların
> bölünmüşlüğünü düzeltmeye...
>
> Ahmet Hamdi Tanpmar Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Doğu ile Batı'nın
> "eşyaya ve zamana tasarruf etme" tarzlarının farklı olduğunu söyler.
> Belki de bu hususta sadece Şark ile Garp arasında değil, erkek ile
> kadın arasında da derin farklar var.
> Zaman tek bir kelime ama tek bir şekilde yaşanmıyor işte.
> "Zaman" başka, "vakit" başka, "an" başka, "dem" başka, "dehr" başka.
> Halbuki biz unutuyoruz bu ayrımları.
> Zamana odaklanmaktan "an"ı yaşamaya fırsat bulamıyoruz ki.
> Hayatımız ya geleceği planlamakla geçiyor, ya geçmişi hatırlamakla.
> En az yaşadığımız hakikat, " şu an"ın hakikatidir aslında.
> Bir kapısı geçmişe, bir kapısı geleceğe açılan "an"ın ismi ise "dem".
> İçinde önceki ve sonraki zamanın olasılıklarını taşıyor.
> Bu yüzden dervişler tekrar eder durmadan, "dem bu demdir dem bu dem... "
>
> Peki ya dehr? Kesintisiz bir şekilde uzayıp giden, dolayısıyla dilim
> dilim ayrılmayan o sonsuz bütünün adıdır dehr.
> Kimi alimler der ki: "İnsanın zamanına 'zaman' deriz, Tanrının
> zamanına ise 'dehr'.
>
> "Peki ya biz kadınların zamansal bölünmüşlüğüne ne ad vereceğiz?
> "Dantel Zaman"...
> Çünkü el emeği göz nuru dantel dantel örüyoruz zamanı, arada bazı
> ilmikleri kaçırsak bile...
Sevgilerimle....

13 Ocak 2010 Çarşamba

HANIMLAR !!!

esir

Unutmayın... Bir toz tabakası, altındaki ahşabı korur.

 'Bir ev mobilyaların üzerine 'seni seviyorum' yazabildiğinde gerçek bir ev olur .'
Yıllardır her hafta sonu, 'aman biri çıkıp geliverirse' diye  en az sekiz saatimi her şeyin mükemmel görünmesine harcıyordum. 
En sonunda anladım ki, hiç kimsenin çıkıp geldiği filan yok; hepsi dışarıda hayatlarını yaşayıp eğleniyorlar !
ŞİMDİ, insanlar ziyarete geldiğinde, kendimi evimin durumunu izah etmek zorunda hissetmiyorum; 
paspas

İnsanlar, benim daha çok dışarda hayatımı yaşarken ve eğlenirken ne yaptığımla ilgililer. 
Bunu hala keşfedemediyseniz, lütfen tavsiyelerime kulak verin. 
 Hayat kısa, tadını çıkarın !
         Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın .......
halı 

Ama onun yerine bir resim yapmak, bir mektup yazmak daha iyi değil mi,  kurabiye ya da bir kek pişirmek, bir tohum ekmek toprağa, istemek ve gereksinim duymak arasındaki farkı keşfetmek ? 
Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın, ama bilin ki çok zamanımız yok . . . .
mutlu 

içilecek bir kahveyle, yüzülecek bir nehir, tırmanılacak bir dağ, dinlecenek bir müzik, okunacak bir kitap, dedikodu yapılacak arkadaşlar, sürdürülecek bir hayat .

Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın,
temizlik

ama bilin ki dünya gözlerinizi kamaştıracak güneşle dışarıda, saçlarınızın arasında gezecek rüzgarla, karla, sizi ıslatacak yağmurla... Bu gün bir daha yaşanmayacak.
 Mecbur hissediyorsanız temizlik yapın  ,  ama hep aklınızda bulunsun, yaşlılık bir gün gelecek ve bu çok da hoşunuza gitmeyecek . . .
yaşlı kadın

Ve bir gün bu dünyadan gittiğinizde - ki hepimiz mecbur gideceğiz - geride daha çok toz bırakacağız !
  Topladıklarınız değil, nasıl bir yaşam yaşadığınıza dair dağıtabildiklerinizdir hayat...
süpürge

Sevgi

29 Aralık 2009 Salı

KUTU KUTU PENSE

PEMBE ÖRTÜ

Şu örtünün güzelliğine bakarmısınız? Bayıldımm. Bende örmek istiyorum..Önce bu renk ipler almalıyım.Alacağım ipler tüylenme yapmayacak,yıllarca rengi solmayan cinsten olmalı.Bana öneride bulunmak isteyen varmı?

22 Ekim 2009 Perşembe

KEÇİBOYNUZU NEDİR?

keçi boynuzu ağacı

keci-boynuzu
Anadolu'da bazı yörelerde harnup olarak da bilinir.
Yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup
memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık 1500 km2lik sahil şeridinde doğal olarak yetişmektedir.
Keçiboynuzu, yetişmeye başladığı ilk 15 yıl meyve vermeyen bir bitkidir. Meyveleri ilk başlarda yeşil olup, olgunlaştıkça kahverengileşen ve tam olgunlaşınca parlak kahverengi renk alır.
Keçiboynuzunun en büyük özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır.
Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır.
Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki;
derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir.
Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir .
Keçiboynuzunun içerdiğigallik asit insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki,
Bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

keciboynuzu2
analgesicAğrı kesici
AntiallergenicAlerjiye karşı
AntiasthmaticAstıma karşı
AntibacterialBakteri yok edici
AntibronchiticBronşite karşı
AnticancerKansere karşı
AntihepatotoxicKaraciğeri toksinden arındırıcı
AntioksidantSerbest radikalleri yok edici
ImmunostimulantBağışıklık sistemini güçlendirici
AntiviralMikroplara karşı
AntisepticAntiseptik
Cancer-preventiveKansere karşı koruyucu
AntinitrosaminicNitrozamin yok edici
BronchodilatorBronş genişletici AntipolioÇocuk felçine karşı
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi gallik asit çok yönlü bir maddedir.
Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.
Akciğer ödemine karşı keçiboynuzu pekmezi desteği bulunmaz bir imkandır.
Balgam söktürücü gücü ve astım a karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır.
Sigara içenler keçiboynuzu pekmezine  başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.
Keçiboynuzu pekmezi, insanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini%90 oranında önleme gücüne sahiptir.
Özellikle sigara içen insanlarda akciğer kanserine yakalanma riskinin ne kadar yüksek olduğu,
bu konuyla ilgili hemen her klinik deneyde ortaya konmaktadır.
Değerli okuyucular, bir insanın kendi kendine (sağlığı açısından) verebileceği en büyük zarar; sigara içmesidir.
Unutmayınız ki, sigara içmek sadece akciğer kanserine yakalanma riskini artırmıyor,
genel olarak insan sağlığını olumsuz etkileyen zararlı bir alışkanlıktır.
Keçiboynuzu pekmezi akciğer kanserini önleyen mükemmel bir pekmezdir.
Keçiboynuzu pekmezinde  kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır.
Kaffein ve theobromine içermediği içinde tansiyon problemi olanların rahatlıkla kullanabilecekleri bir bitkidir.
Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir.
Bu nedenle osteoporoz rahatsızlığı (Kemik Erimesi) olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir. --------
KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ
Faydaları:
*Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)
*İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir
* Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.
(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)
*Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir.
Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir .
Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler.
Mideye kuvvet verir.
*Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
* Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.
*Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yaralı etkileri bulunmaktadır.
Kanın zehirli maddelerini temizler.
*İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.
*Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler*İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar

 

Kaynaklar:

Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu/ Bitkisel Sağlık Rehberi

Dr.Mehmet Göbelez/ Gıdalarımız ve Sağlığımız 

       derman nine